FARKLI BİR 15 TEMMUZ ANLATISI: GECENİN KIYISI (2024)

“Herkes ülkeyi terk ederse ülkede hiçbir şey değişmez. O zaman onlar kazanır.”


Ülkemizin fevkalade anormal gündemini anlamlandırabilmek için bu sıralar cunta filmleri izliyorum. Türker Süer’in 2024 yapımı Gecenin Kıyısı filmi de, yaşadığım şehirde gösterime girince bu fırsatı kaçırmak istemedim. Bu filmi aslında “15 Temmuz filmi” diye isimlendirmek istemem. Çünkü bu ifadeyi kullanınca, insan bunu AKP’nin çektiği bir propaganda filmi zannediyor. Nitekim kardeşimle konuşurken ona filmin bir 15 Temmuz filmi olduğunu söyleyince o da o tarz bir film zannedip küçümsedi. Oysa filmi anti-militarist bir film. Yönetmeni “darbe merkezli bir film çekmedim” demiş ama film gayet darbe merkezli. Ancak filmin 15 Temmuz darbesini anlatmak gibi bir amacı yok elbette.

Zıt karakterli iki kardeşin hikayesi üzerinden akan filmde, ülkede gerçekleşen bir darbenin ardından yaşananlar anlatılıyor. Sinan ve Kenan, ordu içindeki bir çatışmanın farklı cephelerine düşüyor. Sinan devlete itaatkar, emirleri sorgulamayan ve bundan dolayı kolay yükselen bir asker iken, Kenan tam tersi, itaatsiz, devletin kutsallığına inanmayan, askerlik mesleğine pek de uygun olmayan bir asker. Bu yüzden orduda pek yükselememiş. Bu iki kardeşin babaları da, orduya yıllarca hizmet etmiş, daha sonra kumpas davalarıyla hapse atılmış ve intihar etmiş, saygın bir asker.

Film Kenan’ın işlediği suçlar (üste saldırı ve sonra kaçma girişimi) yüzünden yargılanma süreciyle başlıyor. Tek bir gecede geçen filmde, ordu, Kenan’ı yargılanması için Malatya’ya götürme görevini kasten kardeşi Sinan’a veriyor. Sinan mırın kırın etse de emri yerine getiriyor. Yol boyunca Kenan, Sinan’la aile rollerinden çıkamasa da, Sinan orada bir kardeş olarak değil, devletin sert ve soğuk yüzünün bir temsilcisi olarak bulunduğunu aşikar ediyor. Yol sahnesindeki geveze şoför, sahnenin gerginliğine güzel bir çeşni katıyor. Telefon çalma anı da sahneyi zirveye taşıyan bir an. Sinan’ın Kenan’ı askeri bir araçla Malatya’ya götürdüğü sırada, ülkede bir darbe gerçekleşiyor. İşte kaotik saatlerin başlangıcı budur. Film boyunca devlet yüzünden küsmüş bulunan iki kardeşin, “devlet”i boşverip birbirlerine yaklaşıp yaklaşmayacaklarını merak ettirme konusunda yönetmenin başarılı olduğunu söyleyebilirim.

Yönetmen filmi ucuz bir darbe filmi olmaktan kurtarmak için “15 Temmuz” imgesini göze sokmaktan kaçınmış. Zira filmin ortalarına kadar bu darbenin 15 Temmuz darbesi mi yoksa hayali bir darbe mi olduğu tam anlaşılmıyor. Daha sonra gerçek darbe görüntülerinden, gazete manşetlerinden bunu anlıyoruz. Öte yandan “FETÖ”, “Ergenekon” gibi kavramlar da hiç zikredilmiyor. Bu kavramların gerçek hayatta neye tekabül ettiğini, birkaç yıl önce kumpas davasıyla hayatı mahvedilen asker babanın intihara giden öyküsünden anlıyoruz.   

Filmin beni en çok çeken yanı tabii ki anti-militarist bir tavırda olması. Daha ilk sahnede rütbeli bir askerin bir ere “Git bak bakalım ben kantinde miyim?” diye emir vermesi ve erin de gidip bakması, her ne kadar ucuz bir numara olsa da, filmin militarizme karşı duruşunu gösteriyor. Ancak bu duruşu asıl olarak Sinan’la Kenan’ın tartışmalarında görüyoruz. Örneğin Sinan Kenan’ı “yeterince uyumlu ve itaatkar olmadığı için orduda yükselememekle” itham ederken, Kenan da kardeşine “Sen babamın değil, devletin yanında durdun” diye sitem ediyor. Son kısımdaki tartışma sahnesi filmin çözümü için önemli. Burada Sinan’ın, babasını ölüme götüren davada babası aleyhine tanıklık yaptığını öğreniyoruz. Sinan ise kendini, o delillerin sahte olduğunu bilmiyordum diyerek savunuyor ve şunu da ekliyor: “Vatan ve memleket için doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yaptım.” Tam da burada, aslında iki kardeş arasındaki ayrımı da özetleyen bir cevap veriyor Kenan:

“Hâlâ vatan memleket diyorsun. Sen hangi vatandan bahsediyorsun? Seninkiyle benimki aynı değil sanırım.”

Aynı sahnedeki başka bir diyalogla yazıyı bitireyim:

Sinan, abisine “Neden ülkeyi terk etmekten vazgeçtin?” diye sorunca, Kenan şu cevabı veriyor:

“Herkes ülkeyi terk ederse ülkede hiçbir şey değişmez. O zaman onlar kazanır.”

Bu cevap günümüzün özgürlük ve demokrasi mücadelesi için de anlamlı.

Gecenin Kıyısı, devletin üstünlüğünü sorgulatan, hamasetle gerçeklik, devletçilikle insanlık arasında da sorgulamalara sevk eden, politik film sevenlere önerebileceğim güzel bir film.

Puanım: 8/10.

  

Yorumlar